Okuyuş

AHİT

AHİT

25.02.2020

                                                                                                              AHİT

NAHL:16/92 “Bir topluluk, diğer bir topluluktan daha çok olduğu için yeminlerinizi/sağduyunuzu aranızda bozucu bir vasıta/müdahale yaparak ipliğini kuvvetli büktükten sonra çözen/enkaza çeviren gibi olmayın! Çünkü Allah, sizi bununla dener/deniyor. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyam günü size açıklayacaktır.”

                Allah ile ne vaatleştik? Nahl suresi bana her ayetiyle bir farkındalığa itiyor. Sallıyor beni, depremin yeryüzünü salladığı gibi.  “Titre ve kendine gel.” diyor. Bana bir söz verdin ahde vefa göster ben seni vefat ettirmeden önce. Ahde vefa göstermemek nedir? Ne yaparsam ahde vefa göstermemiş olurum?

                Hatırlayalım ya da hatırlamayalım bir söz verdik Allah’a.  Bir sınavı kazandık ki!  Bu dünyaya geldik veya gelmeyi hak ettik. Fabrikadan yeni çıkmış gıcır gıcır bir makinenin  tıkır tıkır çalışması gibi.  Say say sınır yok Allah’ın insan vücuduna sunduğu fiziksel, ruhsal, çevresel etkenler; hava, su, bitki vs.

18. ayette ifade edildiği gibi “Ve eğer Allah’ın nimetlerini sayacak olsanız onları sayamazsınız. Şüphesiz ki Allah kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.”

                Vücudumuzda, beynimizde her bir hücre görevini yapıyor. Her bir damar yüklendiğini taşıyor. Duygular düşünceler yerli yerince çalışıyor.

Resulullah bir hadisi şerifinde şöyle buyurur: “Her çocuğu annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hâli konuşma çağına kadar devam eder sonra anne babası onu Hristiyan, Yahudi, Mecusi yapar. Eğer anne baba Müslümansalar çocuk da Müslüman olur.”

                Bize verilen en büyük ve en önemli nimet akıl ve irade. İnsanı insan yapan en önemli unsur ve bunu doğru şekilde kullanmak gerekir. Bugün bilim insanları da kanıtlıyor ki doğru şekilde kullanılmayan beyin küçülüyor, bazı işlevleri kayboluyor.  Sürekli yalan söyleyen veya hırsızlık yapan kişilerin beyinlerinin küçüldüğünü ispatlıyor.

Allah bizi dünyaya salıvermiyor. Önce dünyayı bizim en sağlıklı mutlu yaşayabileceğimiz şekilde dizayn ediyor.   Yasasını koyuyor. Bizim vücudumuzu da aynı şekilde dizayn ediyor, bir yasa koyuyor.  Bizim bu yasaya göre yaşamamızı emrediyor iş olarak ortaya koyuyor. Şayet vücudumuzu doğru besler,  doğru hareket edersek hücrelerimiz bütün organlarımız sağlıklı olur.

 Yanlış beslenirsek ne olur?

 Yani verdiğimiz sözü tutmaz, ahde vefa göstermez, ipliğini sağlam büktükten sonra enkaza çevirirsek ne olur?  Açık net biz enkaz oluruz. Sırayla önce vücudumuzun şekli bozulur.  Kendimizi beğenmez oluruz. Duygu ve düşüncelerimiz bozulur. Algılar farklılaşır. Çünkü yaptığımız yanlış beslenme sadece vücudumuzun şeklini bozmuyor. Beynimizi, düşüncelerimizi, sahip olamadığımızdan dolayı irademizi de bozuyor. İradeyi kullanmak yerine dört bıçaklı blender gibi başlıyor suçlu arayıp kendi gibi olmayanların mutluluklarını, doğru davranışlarını bozma hareketine.

Allah bize bir vücut vermiş, sağlıklı her türlü fiziksel veya ruhsal güçlüğe göğüs gerebilecek kuvvette. Ve bir söz almış bizden.

 MAİDE:5/88 “Allah'ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yiyin ve inandığınız Allah'tan korkun!”

NAHL:16/114 “Allah'ın size verdiği rızıktan helal, hoş olarak yiyin de Allah'ın nimetine şükredin; eğer O'na kulluk ediyorsanız.”

NAHL:16/97. “Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa onu hoş/temiz bir hayatla yaşatırız, onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz.”

Temiz ve sağlıklı rızıkla rızıklan, temiz düşün, sulhu ortaya koy. Temiz ve helal rızıkla beslenmezsen korona virüsü de gelir, kanseri de. Kuş gribi vs. Mevsiminde ye meyveni, sebzeni. Yaşadığın ortamda ne yetişiyorsa ondan ye, Allah öyle bir ekolojik denge koymuş ki!  Yaşadığımız bölgedeki güneşin geliş açısı; rüzgârın yönü; şiddeti; yağmurun, karın yağışı kısacası iklimine göre orada yaşayan insanın vücuduna en sağlıklı bitkileri bitiriyor.

Allah iklimi bile insanın mutlu sağlıklı yaşayacağı şekilde dizayn ediyor. Örnek verirsek Afrika’da doğan insanı oranın havasına güneşine uygun korunaklı zenci yaratıyor. Güneşin en az yansıdığı Avrupa ülkerindeki insanları beyaz ırk olarak yaratıyor.

SÖZLER ANTLAŞMALAR:

Evlilikle bir sözleşme yapıyoruz. Evet derken derdin derdimdir, ailen ailemdir diyoruz. Bireyken biz oluyoruz. Birbirimizin yükünü birlikte taşıyacağız diyoruz…

Devletler bir sözleşme yapıyor. Birbirlerinin iç işlerine karışmayacak, anlaşma yaptığı ülke insanının can ve mal güvenliğini korumak üzere.

NAHL:16/90. “ Allah adaleti, ihsanı, en yakınlara vermeyi iş olarak işliyor, aşırılıklardan, belirsizlikten ve bağyden meneder. Öğüt almanız için size böyle vaaz ediyor.”

Allah  ADALET diyor…             Bozguncu insan taraftarlık, en iyisini ben bilirim diyor.

Allah BARIŞ/SULH diyor…      Bozguncu insan savaş diyor. Kendimi korumalıyım, silah almalıyım/satmalıyım diyor.

Allah İHSAN  diyor…      Bozguncu insan kimseye veremem bana anca yeter. Allah versin diyor.

Allah AKRABA diyor…                  Bozguncu insan en büyük düşman, ben en iyisini bulurum seçerim diyor.

Allah  FAHŞADAN UZAKLAŞ diyor…      Bozguncu insan sınır tanımıyor bugün düzen değişti artık böyle hep bana diyor.

Allah BİLİNMEZDEN/BELİRSİZ olandan uzaklaş diyor…      Bozguncu insan  denemekten ne çıkar bir şansımızı deneriz diyor.

Allah BAĞIY/HADDİ AŞMA diyor…      Bozguncu insan en iyisini ben bilirim. Yaşarım her türlüsünü yaparım yapamayacak hâle/yaşa gelince de bir tövbe eder, bir hacca gider, caminin en ön safında ömrü bitiririm der.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FITRAT NEDİR?

 

Fıtrat ferdin doğuştan sahip oldu bütün özelliklerini kapsayan çekirdektir. Bu bütün canlılar için böyledir. Bir elma çekirdeği elmanın fıtratını yansıtır. Her varlığın fıtrat üzere kazandığı özelliklerine ise o varlığın tabiatı denir. Her varlığın fıtrat üzere kazandığı özelliklerine ise o varlığın tabiatı denir. Elmalı Hamdi Yazır’a göre fıtrat, yaratılışın ilk tarz ve şeklini ifade eder. Burada anlatılmak istenen her kişinin kendine mahsus olan cüzi yaratılışı değil bütün insanların insan olmaları bakımından yaratılışlarında esas olan öze ulaşabilmeleridir. İnsanın bedenine ait olan organları ve bu organların görevleri fıtridir. Organlardan birinin görevini yerine getirememesi ise sonradan ortaya çıkan marazi bir durumdur.

 

FUAD: Kalbî, kalpten ve gönülden olan, samîmî. Fuâd, bazılarına göre kalb ile eş anlamlıdır; bazılarına göre ise kalb ondan daha özeldir. Mütercim Âsım Efendi’ye göre kalbin Türkçe karşılığı gönül, fuâdınki yürektir Kur’an’da yüreğe (fuâd)

(Hûd, 11/120) metanet vermek için önceki peygamberlerin kıssalarından bahsedildiği belirtilir.

(İsrâ, 17/36) Kalbin (fuâd) göz ve kulak gibi sorumlu olduğunu bildiren âyette ise

Âl-i İmrân, 3/119, 154)fuâd kalb anlamına gelir.“Göğüs” mânasındaki sadr, “Allah göğüslerde olanı bilir.” (

(En‘âm, 6/125ve, “Allah bir kimsenin hidayetini dilerse göğsünü İslâm’a açar.”

 (Enfâl, 8/2) "Gerçek mü'minler yanlarında Allah zikredilince kalbleri titreyenlerdir."

(Hacc, 22/46)"Şüphesiz maddi gözler köretmez ama göğüslerde olan kalpler körelir."

FESÂD

*Fesat; bir şey önceden düzgün, düzenli ve yararlı iken sonradan bu nitelikleri kaybedip değişmesi, bozulması, çürümesi, bir kimsenin itidâl ve doğruluktan sapması, zulüm, karışıklık, kuraklık ve kıtlık anlamlarına gelir. Kur'ân'da fesat kelimesi isim ve fiil olarak 14 âyette, aynı kökten gelen ifsâd ve müfsid kelimeleri ise, 36 âyet-i celîlede zikrolunmuştur. Fesat kavramı; Kur'ân'da genel olarak, fert ve toplumun yeryüzü ve çevrenin, barış ve huzûr ortamının, mal, can ve nâmus güvenliğinin bozulmasını ve yok olmasını, îmân, ibâdet, ahlâk, hakk ve istikâmetten sapılmasını, şirk, küfür, nifâk ve isyan olan inanç, söz, fiil ve davranışları ifade eder. Kur'ân'da Allâh'ın fesâdı sevmediği, eğer insanların bir kısmıyla diğerlerini savmamış olsaydı, insanların arzularına uysaydı ve iki ilâh bulunsaydı yeryüzü, gökler ve diğer varlıkların fesâda uğrayacağı, denizde ve karada insanların fiil ve davranışları sebebiyle fesâdın çıktığı, yeryüzünde fesat çıkaranların cezasının ölüm olduğu bildirilmiş; fesâdın istenilmemesi ve nehy edilmesi emredilmiştir. Fesat kavramı hem kâinattaki ilâhî irâdeye uygun olan düzen, denge ve kuralların bozulmasını hem de fert ve toplumda Allâh'ın istediği nizâmın, düzenin, ahlâkın ve ilkelerin bozulmasını ifade eder. İlâhî irâdeye uymayan her türlü inanç, söz, fiil, davranış, kural ve yaşama biçimi fesattır. Mesela ekini ve nesli helâk etmek, mü'minlerin Allâh'ın emirlerini tutup birbirlerine destek olmamaları, azgınlık, düşmanlık, kindarlık ve savaş kışkırtıcılığı birer fesattır. Fesat kavramının, fitne, isrâf, bağy (azgınlık), isyan ve zulüm kavramlarıyla eş anlam ilişkisi vardır. Fesat, salâhın zıddıdır

ENKAZ:  (ﺍﻧﻘﺎﺽ) i. (Ar. niḳż – nuḳż “yıkıntı”nın çoğul şekli enḳāż) [Tekili Türkçe’mizde kullanılmamıştır] Yıkılan bir şeyin kalıntısı, yıkıntı:

ѻ Enkāz-ı remîme: Kazâya uğrayan, kurtarılması ihtimâli kalmadığı için mürettebâtı tarafından terkedilip bırakılan tekneler için kullanılır

                YEMİN-EYMAN-SAĞDUYU

“Sağduyu”, “doğru, gerçekçi, akla uygun ve yerinde sağlıklı yargılar verme yeteneği” olarak tanımlanır. Sağduyulu biri’ dendiğinde de, akla uygun yargılarda bulunup doğru kararlar verme yeteneği olan biri kastedilir. Açıkça görüldüğü gibi sağduyu, düşünme yetimizi kullanmayı gerektirir. Sağduyu; gözlem, eğitim ve deneyim yoluyla geliştirilebilir. Zamanla işleri daha iyi yapmayı öğrenebiliriz. Ancak hatalarımızdan ders almak alçakgönüllü ve yumuşak başlı olmayı gerektirir. Arkadaşlarınızı akıllıca seçin. Birlikte olduğumuz insanlar, akıllıca ve sağduyulu şekilde hareket etmemize yardım edebilir de bunu engelleyebilir de.

“Yemin”, bir kimsenin kararlılığını pekiştirmek ve başkalarını ikna etmek amacıyla söz ve beyanını Allah’ın adını veya bir sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesini ifade eder.

Önceki Sonraki