Okuyuş

ÇOCUK

ÇOCUK

25.10.2021

ÇOCUK

ENBİYA/26: “Rahman çocuk edindi, dediler. O, yücedir. Bilakis onlar ikram edilmiş kullardır.”

Rahman’a çocuk yakıştırmak, insanın kendi egosunu tatmin edip halkına kendinin üstün olduğunu inandırma çapasıdır. İkram edilmiş kul olmak, üstün olmak; onu hak etmekten geçer. Hak etmekse nefsini ilahlaştırmaktan öte mütevazı olarak kendi yerini bilip rahmanın razı olduğu kul olmaktan geçer.

ALİ İMRAN/191: “Onlar ki ayakta, oturarak ve yanları üzerinde iken hep Allah'ı hatırlayıp anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler ve şöyle derler: Ey Rabbimiz! Sen bunların hiçbirini anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın, bizi ateş azabından koru.”

İşte Allah’ın ikram edilmiş kulları böyle davranır, böyle düşünür. Oyda dogmatik din edinen, kendi çıkarına ve görüşüne göre bir din doğaçlar. Sanki Allah böyle bir açılım yapmış gibi elçilerin getirdiği ve uyguladığı dini ve ayetleri kendi çıkarları ölçüsünde bozar.

ALİ İMRAN/93-94: “Tevrat indirilmeden önce İsrail’in kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceklerin her türlüsü İsrailoğulları’na helâl idi. De ki: ‘Doğru söylüyorsanız Tevrat’ı getirip okuyun!’  Artık bundan sonra kim Allah hakkında yalan uydurursa işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”

                Allah insanın davranışına, inanışına göre değer veriyor. Toplumlara empoze edilen dinde ise kendilerini kurtulmuş olarak gören insan soyu, bir de peygambere veya sahabeye dayanırsa hele! Cennette köşkler sahibi oluyor otomatik olarak. Büyük bir çelişki içinde insan hem bocalar hem de onun yolunu izleyen kişilerin sorumluluklarını taşır. Oysa Hz. Muhammed kızına “Ey kızım Fatıma! Babam Peygamber diye güvenme, Rabb’ine karşı kulluk vazifeni yap eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam. (Müslim, İman, 89)” demiştir. Bugün insanlar değer verdikleri; hoca, âlim, evliya, Allah dostu diye isimlendirdikleri zatlarla kurtuluşa ereceklerini sanırlar. Tabi ki bu insanların içinde gerçekten Allah’tan korkan, peşinden gelenleri Allah’ın ayetleri ile uyaran, onları barışa ve sulha davet edenler müstesna.

Allah ayetlerini toplumların refahı, barış ve huzuru için gönderiyor. Aklını iyilikte ve güzellikte kullanan memleketlerde hırsızlık, hak yeme, dolandırıcılık, intikam olmaz. Halklar kendi sınırlarını bilir, Allah’ta korunmaya girerlerse peygamberlerin oluşturduğu asrısaadete ulaşırlar.

BAKARA/87: “Yemin olsun biz Mûsâ'ya Kitap'ı verdik. Ondan sonra peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsâ'ya da mucizeler verdik ve onu Rûhulkudüs/Cebrail ile destekledik. Nefsinizin arzulamadığı şeyleri söyleyen bir peygamber geldikçe ona karşı kibirlendiniz, bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz”.

 BAKARA/91: “Kendilerine ‘Allah'ın indirdiğine inanın.’ denilince, ‘Biz sadece bize indirilen kitaba inanırız.’ derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Hâlbuki Kur'ân, ellerinde bulunanı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. Onlara de ki “Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?”

                Allah’a çocuk isnat eden zihniyet menfaatine ters gelen her olguyu kendine düşman görür ve yok etme yollarını arar. Ancak kendi algısını desteklerse onay verir. Bundan dolayıdır ki hak olarak gelen dinler bin parçaya bölünmüş, birbirine tamamen zıt kutuplar oluşmuştur. Sanki başka bir din, düşman bir kabile gibi birbirlerini yok etme savaşına girişiyorlar.  Aileler içinde bile görüş ayrılıkları düşmanlığı beraberinde getiriveriyor. Oysa Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen tüm dinler, tek ilahtan tek din olarak gelmiştir. Onu parçalayan, bu yanlış düşünce kalıplarıdır.

Bu kalıplarda çıkıp, tek ve yüce güce gönülden bağlanıp Allah resulünün uyguladığı asrısaadeti yaşamak ümidi ve duasıyla...

HANİGÜN