Okuyuş

GİDİŞAT NEREYE

GİDİŞAT NEREYE

10.04.2022

GİDİŞAT NEREYE

TEKVİR/26: “Fe eyne tezhebun =O hâlde nereye gidiyorsunuz?”

Allah soruyor; akıl verdiği, aklıyla doğruyu yanlışı birbirinden  ayırabilsin diye irade verdiği, seçimlerini ayırt etme yeteneğini kullansın diye ruh verdiği, merhametle hareket etmesini istediği insana, bu gidiş nereye? Sana verdiğim tüm bu yetenekleri kullanıyor musun diye?

Oysa insan her şeyi bırakmış, bilim adına insana benzer robot yapma derdinde.  İnsan gibi konuşacak, hareket edecek,  insanın mimiklerini kullandığı gibi mimiklerini kullanacak bir ürün çıkarmak için milyon dolarlar harcıyorlar ve bununla gurur duyup hava atıyorlar.

Öte yandan kopyasını yapmaya çalıştıkları ama bir gülüşünü, bir ruhunu veremedikleri,  Allah’ın yarattığı milyonlarca insana, kadın çocuk demeden kendi ihtiraslarıyla ölümü, işkenceyi açlığı reva görüyorlar. Kendilerinin makam ve servet ihtirasları gözlerini kör, kulaklarını sağır, kalplerini hissiz yapmış. Sanki Allah onlara doğuştan bir hak vermiş gibi kendi dışında, başka milletten, kendi yakın çevresi dışındakileri küçük görme, yok sayma ve sadece kendine hizmet etme zorunluluğu varmış gibi davranarak eziyet ediyor.

Zengin fakiri,  güçlü zayıfı,  büyük küçüğü eziyor dahası öyle anne babalar var ki çocuğunu bile kendine siper eder, onları Allah’ın emaneti olarak değil de birer meta ve faydalanma aracı olarak kullanır. Sevgi kalkanı arkasına saklanarak kendine kul köle evlat yetiştirme derdine düşer.

MEARİC/11-14: “Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.”

               Düşünmeyen, akletmeyen, hayatı fast food , getir ye, televizyon, diziler, tablet, oyun, telefondan  ibaret sanan bir nesil genciyle yaşlısıyla gümbür gümbür geliyor ve hatta geldi bile. Akıllar rafa kaldırılmış raflarda küfleniyor. Akıllı telefonların aklıyla hareket eden gönüllü robotlar. Aslında hiç de milyon dolarlar harcamaya gerek yok. Toplumlar zaten robotlaşmış durumda. Sürü politikasıyla yönetilmeye çoktan gönüllü.

               Avrupa’da köleliğin revaçta olduğu dönemlerde imkânları ellerinden alınmış, yurtlarından, kıtalarından deniz ötesi ülkelere götürülerek zincirlenip köleleştirilen insanlık. 16 ve 19. yüzyıllar arasında Afrika'da büyük bir insan talanı yapıldı. Köleleştirilen milyonlarca Afrikalıdan bir olan Ota Benga hayatları zaten dramatik olan bu insanların arasında belki de insanlık tarihine utanç olarak geçecek bir uygulamaya maruz kalmıştır.

Evrimciler "yarı maymun-yarı insan" canlıların sadece fosil kayıtlarında değil, dünyanın farklı bölgelerinde canlı olarak da bulunabileceğine inanıyorlardı. 20. yüzyılın başlarında bu "canlı ara geçiş formu" arayışları bazı vahşetlere neden oldu. Bu vahşetlerden biri, Ota Benga adlı pigmenin hikâyesiydi. Afrikalı kabilelerden Chirichirilerin bir ferdi olan Ota Benga'nın ismi kendi dilinde "dost" demektir. Evli ve iki çocuk babasıydı.

1904 yılında Amerikalı misyoner Samuel Philips Verner tarafından Belçika Kongo'suna yakalandı ve diğer renktaşları gibi zincire vurularak çok zor şartlar altında Amerika Birleşik Devletleri'ne götürüldü.

1904 yılında St. Louis Dünya Fuarı'nda çeşitli maymun türleriyle birlikte aynı kafeste "İnsana En Yakın Ara Geçiş Formu" olarak teşhir edildi. 2 yıl sonra New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'nde birkaç şempanze, bir goril ve bir orangutan ile birlikte "İnsanın Eski Ataları" adı altında sergilendi. Hayvanla insan arası geçiş aşamasını bulma iddiasındaki ırkçı bilimciler, üzerinde çeşitli deneyler yaptılar. Maruz kaldığı bu uygulamaların etkisinden kurtulamadı ve 20 Mart 1916 yılında 32 yaşında iken yaşamına son verdi. Kendini seçilmiş zanneden yasakları çiğneyene Allah aşağılık maymunlar olun diyor. Tezatlık; hem kendini seçilmiş sayacak hem de maymundan geldiğini iddia edecek kadar yoksun olmalarında saklı.

BAKARA / 65: “İçinizden cumartesi günü hakkındaki hükmü çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Bu yüzden onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” demiştik.”

ARAF/166 “Kendilerine yasak edilen şeyler karşısında küstahça diretince onlara, ‘Aşağılık maymunlar olun!’ dedik.”

               Bunların dışında bir de ev köleleri denilen cahil bırakılmış kendi de kendini geliştirmek, hayatı okumak için hiç gayret etmemiş, sorgulamamış güdülen köleler var. Akıllarına efendilerine hediye etmiş, kölelik ruhlarına işlemişler. Efendisinin bir aferinini almak için kırk takla atıp o aferinle kendini onurlandırılmış sayan.

               Günümüzde de durum çok farklı değil. Sadece isimler, statüler, yöntemler ve yer değişiyor.  Bankalar ve tefeciler kredi vererek hayatlar rehin alınıyor, çalış, çalış, öde, öde. Bir diğer çeşidi de düşünmeyen akletmeyen uysallaştırılmış, kendi güçlü ama gücünün farkında olmayan terbiye edilmiş sirk hayvanları gibi emir bekleyen neyi yiyeceğine, neyi giyeceğine bile sanal reklamların karar verdiği toplumlar. Emir bekliyor, anneden, babadan, eşten, arkadaştan zombileşen insan tipleri...

Oysa Allah Bakara/44’te “ Siz, insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?” buyuruyor.

Âdeta insanı kendine getirmeye çalışıyor.  İnsanlar insanları, ülkeler ülkeleri ezerek kendilerini güçlü görme derdinde. Sömürerek güçleneceği zannına  kapılıyorlar, asıl güç beyinde yani Allah’ın insana verdiği akıl, irade ve sağduyuda.

Aklını kullanan, sağduyusu aktif, iradeli, özgür ve Rahman’ın razı olduğu kul olmak niyeti ve duasıyla...

                                                                                                                                                                                                                                                                                                      HANİGÜN