Okuyuş

HUD SURESİ: 40. AYET

HUD SURESİ: 40. AYET

15.07.2018

حَتَّى إِذَا جَاء أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ قُلْنَا احْمِلْ فِيهَا مِن كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلاَّ مَن سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ وَمَا آمَنَ مَعَهُ إِلاَّ قَلِيلٌ ﴿٤٠

Nihayet emrimiz geldiği ve tennur feveran ettiği vakıt dedik ki: " her birinden ikişer çifti ve aleyhlerinde hüküm verdiklerimiz hâric olmak üzere ehlini ve inananları onun içine yükle!" Zaten onunla beraber inanan pek azdı.

Kelime Açıklamaları

HAMELE: حمل

Harpte düşmana hücum etmek, kefil olmak, hamile, hamal, taşımak , sabretmek, yük, takat getiremeyeceğini yüklemek, zulmetmek, güvenmek, itimat etmek, tahammül etmek, göç, selin getirdiği çer çöp, ağacın kökü, damarı, kapasitesi, dayanılmaz, çekilmez.

SEBEKA: سبق

Birinin ilerisine geçmek, geride bırakmak, galebe etmek, kerem yönünden üstün olmak, bir işe doğru koşmak, yarışmak, koşuşmak, mücadele etmek, öncelik, hayırda önde giden, geçmek, önüne geçmek, vaktinden zamanından önce yapmak  ya da vermek, önce gelen, daha önceki, daha eski olan,  geride/arkada bırakmak, daha önceden mahkum (olmuş) olmak, hüküm giymek, sabıkalı olmak.

EHELE : اهل

Evlenmek, ahbap  edinmek, alışmak, ısınmak, akraba , aşiret, zevce , aile, bilgin, ilim ehli, uzman, eksper, meziyetler, ehliyet, salahiyet, yetki, milli, vatani, bir yerin sakinler, yaşayanlar, ahalisi, halkı, taraftarları,  sahipleri.

EMERA:امر

Emir, vali, bey, kumandan olmak, emretmek, buyurmak, bir işin yapılmasını istemek, emretmek, talimat vermek, yönetmek, çoğaltmak, tamam olmak, amir, emre uyan, talep, istek, danışmak, meşveret etmek,  kongre, danışma kurulu heyeti. Komuta, yönetici , hakim , otorite ,iktidar ,egemenlik, danışmanlık , istişare ,bekletme, şaşılacak şey, acaib, tuhaf, zor iş, fazlalık, ziyade, bereket. emir, buyruk. hal, durum, iş, olay, konum.

SENEYE:ثني

Katlamak, kıvırıp bükmek, içindekini gizli tutmak, ikincisi olmak, vazgeçirmek, uzaklaştırmak, kibirlenip büyüklenmek, ikilemek, iki kılmak, tekrarlamak, methetmek, övmek, yardım etmek, desteklemek, saniye, dağın kıvrımı virajı, ,istisna

FÂRA:فار

 Tencereden su kaynayıp fışkırmak, alev yükselmek, şiddetle tutuşmak, feveran eden, derhal, birden.

TENNUR:تنر

Fırın yapan  ocakçı, fırın, tandır, yeryüzü, su kaynayıp çıkan yer,  tandır, etek,  yeryüzünün yüksek ve şerefli mevkileri demektir ki, harikulade bir olay olarak oralara bile sular fışkırmıştır,

ZEVECE: زوج

Aralarını yakınlaştırmak, çiftlendirmek, evlendirmek, iki şeyi birbirine karıştırmak, eşleştirmek, çift olmak, koca, eş, çiftlerden her biri, birbirine benzeyen yada zıt olan iki şeyden her biri, sınıf, nevi, ucunda şakülü bulunduran ip,

KÂLE : قال

Konuşmak, söylemek, hitap etmek, meyletmek, dönmek, yönelmek, mücadele münakaşa etmek, (قولا ) kavilleşmek söylenmiş söz, tekrar, tekrar söylenmiş söz, görüş, şeref sözü, mukavele ile iş görüşmek, kontrat yapmak,

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu