Okuyuş

İSRA SURESİ 101-104. AYETLER

İSRA SURESİ 101-104. AYETLER

01.02.2020

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى تِسْعَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَسْـَٔلْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِذْ جَٓاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ   يَا مُوسٰى مَسْحُورًا101 

 

قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَٓا اَنْزَلَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِلَّا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ بَصَٓائِرَۚ وَاِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا( 102

 

103)فَاَرَادَ اَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْاَرْضِ فَاَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَم۪يعًاۙ

 

وَقُلْنَا مِنْ بَعْدِه۪ لِبَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اسْكُنُوا الْاَرْضَ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْاٰخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَف۪يفًاۜ(104

101.  Andolsun biz Musa'ya açık açık dokuz ayet vermiştik. İşte İsrail oğullarına sor: Musa onlara gelmişti; Firavun ona: "Ey Musa, ben seni sihirlenmiş/etkilenmiş/büyülenmiş sanıyorum" demişti.

102.  Musa dedi ki: "Bunları, ancak göklerin ve yerin Rabbinin, kanıtlar/basiretler olarak indirdiğini pekâlâ bilmiştin. Ey Firavun, ben de seni mahvolmuş/helak olmuş/bitmiş  görüyorum.

103.  Firavun onları o arzdan sürüp çıkarmak istedi/belinletmek istedi, biz de onu, yanındakilerle birlikte toptan garkediverdik.

Belinlemek: Bir gürültü yüzünden ya da başka bir nedenle ansızın uyanarak çevresine korkuyla ve şaşkın şaşkın bakmak.

104.  Onun ardından İsrail oğullarına: "O ülkede oturun, ahiret zamanı/vaadi gelince hepinizi toplayıp bir araya getiririz," dedik.

Kelime Açıklamaları

VEADE: وعد

Birine söz vermek, sözle vadetmek, yerden bol bitki vs. ummak, sarp ve sert yer, korkulu yer, vaadleşmek, sözleşme zamanı ve mekanı, randevu, muayyer vakit, sözleşme vakti,  ahit, birini bir şer vs. ile tehdit etmek korkutmak.

ZANENE: ظن

Bir belirtiden meydana gelen şey, bu belirti güçlendikçe ilme götürür, çok fazla zayıflayınca vehime götürür, sanmak, sezmek, zan, itham etmek, töhmet, güvenilemeyen,  hayrı az kişi.

SEKENE:سكن

Rüzgar dinmek, sakin olmak, mustaripken endişeliyken sakin olmak,sükunet ve kendisiyle sükunet bulunan şey, akıl,hiçbir şeye sahip olamayan yoksul, ikamet etmek, kalıp oturmak, sakin, mesken, can yoldaşı, bereket, teskin eden, miskin, fakir, menzil.

BASARA:بصر

Kesmek, görebilecek miyim diye bakmak, bir şeyi bilmek, görür olmak,kanıtlanmış,  görüş sahibi olmak, bir işi birine açıkça anlatmak, aydınlatıcı, bildirmek, gereği gibi düşünce ve mülahaza idrak edip bilmek, hayır veya şer olduğunu anlamaya gayret etmek, işinde dininde basiret ve görüş sahibi olmak, görme kuvveti, göz, alim, anlayan  insanın kendi kendinin denetleyiciliği, aydınlık, açık. 

ĞARAKE: غرق

Bir içim süt içmek, suya batmak, boğulmak, yeri su kaplamak, örtmek, bir şeyde aşırı olmak, güzel işlerini hatalarla, günahlarla zayi etmek, ölüm, bir şeyi baştan başa kaplamak, suyun içine batmak, nefessiz kalmak, dehşete düşmüş.

SEHERA:سحر

Sihir yapmak, aldatmak, sihirlenmek, hile yapmak, aklını çelmek, ifsat etmek, uzaklaşmak, bir işten men edip alıkoymak, seher vaktinde gezmek, büyü, ince ve latif şey, bozulmuş yemek, göz boyamak, her şeyin ucu, uçuk (düşünce vs.) , temcit- yineleme, kandırma ve gerçeği olmayan hayaller, ince ve hassas iş. 

NEZELE:نزل

Yukarıdan aşağı inmek, inmek, nazil olmak, sahaya çıkmak, hükmünü kabul etmek, boyun eğmek, ölçüyü kabul etmek-tanımak, bir iş başa gelmek, terk etmek, vazgeçmek, saldırmak, hücuma geçmek, bir yere konaklamak, misafir, nezle, tedrici, azar azar inmek, inzal , ferağat etmek, vazgeçmek, makam, rütbe, itibar, yukarıdan düşmek, inmek.

FEZEZE : فزز

Uzaklaşmak, vaz geçmek, birinin içine korku koyarak yerinden rahatsız etmek, yalnız kendi başına kalmak, galip olmak, yara sulanıp içine akmak, bir şey sebebiyle alev gibi yanıp kararsız olmak, birini yerinden çekip atmak, korkmak, korkutup ürkütmek, yerinden oynatmak, sürüp çıkarmak, buzağı.

LEFFE : لف

Bir şeyi dürüp bükmek ,bir şey diğer şeye yanaşıp bitişmek, ağaçlar sıklıktan bir birine girmiş olmak, bir birine karışmak, toplanıp sıkışmak, elbisesine bürünmek.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu