Okuyuş

İSRA SURESİ 40-43.. AYETLER

İSRA SURESİ 40-43.. AYETLER

01.06.2020

 

40.)اَفَاَصْفٰيكُمْ رَبُّكُمْ بِالْبَن۪ينَ وَاتَّخَذَ مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ اِنَاثًاۜ اِنَّكُمْ لَتَقُولُونَ قَوْلًا عَظ۪يمًا۟

 

41.)وَلَقَدْ صَرَّفْنَا ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ لِيَذَّكَّرُواۜ وَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا نُفُورًا

 

42.)قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذًا لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلًا

 

43.)سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَب۪يرًا

40) Rabbiniz, benini/oğulları/kızları size seçti/saflaştırdı da kendisine meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz büyük  bir söz söylüyorsunuz/büyük konuşuyorsunuz!

41) Biz Kur'an'da/okuyuşta sözü türlü biçimlerde anlatmıştık/tasriflemiştik ki, düşünüp anlasınlar/değerlendirsinler/zikirlensinler diye. Ne var ki, bu sadece onların nefretini/nefrete dayalı kaçışlarını artırdı.

42) De ki: "Eğer söyledikleri gibi O'nunla beraber ilahlar/egemenler oldu ise o zaman onlar da Arşın/otoritenin  sahibine gitmenin yolunu ararlardı/isterlerdi.

43) o sübhandır. Ululuk ve büyüklük bakımından onların söylediklerinden yücedir. 

Kelime Açıklamaları

NEFERA: نفر

Bir şeyden usandıktan rahatsız olduktan sonra başka yere kaçmak, bir şeyden korkup kaçmak, nefret etmek, tiksinmek , yüz çevirmek, insanlar bir iş için birden gitmek, hacılar Mina’dan Mekke’ye akın etmek- dağılmak, bir şeye doğru sürat etmek, üstün gelmek, düşmanlaşmak, fıskiye, parti, cemaat, soğutmak.

BENEYE : بنى

 Bina yapmak, duvarını kurmak, yerin üzerinde ev yapmak, sözüne güvenip izinden gitmek, erkek çocuğu olmak,erkek,çocuk, evlenmek, ademoğlu, binanın esası, cisim, bina, yapı, fıtrat, ana caddeden ayrılan küçük yollar.

SEBEHA:سبح

 Denizde, gölde veya ırmakta yüzmek, planör, yüzücü. dinlenmek, uzak gitmek, uzaklaşmak, namaz kılmak, kuvvetli şiddetli ve metin olan şey, Allah’ ibadet etmekte hızlı olmak, tesbih etmek, Allah’ı takdis ve  tenzih etmek, dua

ZEKERA:ذكر

Bir şeyi zihninde tutmak, değerlendirmek, değer olarak ortaya koymak,  ezberlemek, hatırlamak, unuttuktan sonra hatırlamak, anmak, yad etmek, Allah’a sena ,tesbih etmek, zikretmek, erkek,  bir kelimeyi müzekker kılmak, görüşmek, müzakere etmek, pasaport, reçete, sağlam söz, sertifika, kılıç vs.nin ağzını çeliklemek, pusat yapmak, şöhret, demir, çelik, kuvvetli.

BAĞIYE: بغي

 Ne olduğunu anlamak için iyice bakmak, haddi aşmak, ileri gitmek, yanlış haksız davranmak, azgınlık etmek,  istemek, arzu etmek, aramak, uygun olmak, layık olmak, gerekmek, yakışmak, isyan , kibir, fesat, çok yağmur, kanundan dışarı taşmak, haktan ayrılmak, istemek, zulüm, kendi için bir şeyi istemesini arzulamak, cinayet, suç.

ARAŞE:عرش

Gölgelik yapmak, çardak kurmak, evi bina etmek, taht yapmak, meyletmek, sapmak, hayran kalmak, bir işi geciktirmek, mülk, izzet, şeref, şan, işin kıvamı, ikamet etmek. inşa etmek  kafes yapmak (üzüm şarabı için), asma sapı yapmak, çatıyı yükseltmek (bir ev veya yapı), yerleşmek taht, çardak, köşk, çatı, güç , egemenlik.

SARAFE: صرف

Bir şeyi çevirmek, bir halden başka hale çevirmek,  döndürmek, işçiye yol vermek, harcamak, kelimeleri birbirinden çekim yapıp türetmek, açıklamak, beyan etmek, tekrar tekrar açıklamak, izah etmek,  işe yön vermek, idare etmek,  ayrılmak, vazgeçmek, terk etmek, sarraf, halis, sırf, kırmızı boya, kurşun, tecrübeli görmüş geçirmiş, tövbe, köpüğü durulan –sakinleşen süt.

MELEKE:ملك

Malik olmak, istila etmek hükmetmek, bir şeyi birine mülk eylemek, köle mülkiyeti, kendisinde tasarruf edebilecek şeyleri güç ile ele geçirmek, güç, sahip olmak, biri kendi nefsine hakim olmak, kendi kendini kontrol etmek, padişah, melik, malik, melek, melaike, meleke, kabiliyet, istidat, idare altında olan şey, imparatorluk, memleket

AZAME: عظم

Kemik, kemiğe vurmak, büyük ulu olmak, iş büyük zor gelmek, bir şeyi büyük görmek, tutmak, büyütmek, büyüklenip kibirlenmek, kavmin efendileri, daha büyük, daha önemli, şiddetli musibet, azamet sahibi, hak, hukuk.

ENESE: انث

Kadın dişi doğurmak, güzellikle ve yumuşaklıkla muamele etmek, müennes (dişi) yapmak, yumuşayıp sert olmamak, sert olmayan demir, bitkisi çok çabuk çıkan yer, çok nebatlı düz ova, iki kulak.

SAFÂ- SAFEVE : صفا

Safi olmak, tercih etmek, seçmek, bir şeyin güzidesini seçmek,  hesap görmek, hesap ödemek, bir şeyin hayırlısı, iyisi, halisi, üzerinde az toprak olan düz kaya, akıl, kalp, gönül  samimi içten  temiz kalpli olmak, arıtmak,  tasfiye, rafine etmek.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu