Okuyuş

İSRA SURESİ 80-84. AYETLER

İSRA SURESİ 80-84. AYETLER

02.08.2020

وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْن۪ي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْن۪ي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَص۪يرًا(80

 

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُۜ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا(81

 

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَا هُوَ شِفَٓاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ وَلَا يَز۪يدُ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا خَسَارًا(82

 

وَاِذَٓا اَنْعَمْنَا عَلَى الْاِنْسَانِ اَعْرَضَ وَنَاٰ بِجَانِبِه۪ۚ وَاِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَؤُ۫سًا(83

 

قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلٰى شَاكِلَتِه۪ۜ فَرَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ اَهْدٰى سَب۪يلًا۟(84

80.  De ki: "Rabbim, beni doğruluk girdirişiyle girdir ve beni doğruluk çıkarışiyle çıkar. Bana katından yardımcı bir güç/sultan kıl."

81.  De ki: "Hak/gerçek geldi, batıl gitti/silindi; şüphesiz batıl olan yok olmağa/silinmeye mahkûmdur."

82.   Biz Kur'an'dan müminlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin ziyanını/ hasarını artırmaktan başka bir katkıda bulunmaz.

83.  İnsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirip yanı ile uzaklaştı. Ona bir zarar/şer/kötü olan dokununca da umutsuzluğa düşer.

84.  De ki: "Herkes kendi karakterine/şakilesine göre hareket/amel eder. Rabbiniz kimin en doğru yolda olduğunu/hidayette olduğunu/aydınlandığını daha iyi bilir."

Kelime Açıklamaları

ZÂDE : زاد

Artmak, çoğalmak, müzayedede fiyat artmak, zait yeterinden fazla, gerekli değil, apandisit çıkıntısı, apandisit, diyafram, ziyade, ilave, fazla artırma, ileri gitme.

ZEHEKA : زهق

Bir şeye üzüntüsünden dolayı canı çıkması, batıl, şer, mahvolmak, yok olmak, öne geçmek, can bedenden çıkmak, kabı doldurma çabuk gitmek, derin kuyu, hezimete uğramış adam, hedefin arkasını aşan ok, miktar, yaklaşık bir yıl.

ARADA: عرض

Bir şeyi diğer bir şeye arz etmek, göstermek, takdim etmek, sunmak, sergilemek, teşhir etmek, isabet etmek, gözden geçirip haline bakmak, bir şeyden yüz çevirmek, geri dönmek, uzunluğun zıddı enine doğru genişlik, yan-kenar, bulut, bir şeye yapılan engel, arzuhal, dilekçe,  yarışmak, zahir olmak, şahsiyet, şeref, eşya , meta, mal hırsı, ganimet,

CENEBE :جنب

Uzaklaştırmak, itmek, ters çevirmek, özlemek, meyletmek, bir şeyden uzak olmak, kaçınmak, çekinmek, yabancı, ecnebi, boyun eğmeyen, taraf, yan, etraf, cihet. bir şeyin sağ veya sol tarafı, Cünüplük, cenabet , bir şeyin çoğu, karşılığı, insanın yanı/ sağı/ solu.

ŞEFÂ: شفا

Zahir olmak, yeni ay doğmak, hastalığını iyileştirmek şifa vermek, bir şey pek yakın olmak, bir şeyle tedavi olmak, bir şeyin kıyısı kenarı, az şey, hastalığın gitmesi, şifa bulma, ilaç, hastane, sanatoryum, iyileşmek, sönmek, sağlığa kavuşmak iyileştirme, iyileştirme, şifa.

BETALE:بطل

Boşa gitmek, batıl, fasit olmak, hükmü düşmek, bozup lağvetmek, ibtal etmek, beyhude, faydasız, hak zıttı.

SADEKA: صدق

Gerçek sözlü olmak, sözünü yerine  getirmek, tasdikname, gerçeği söylemek, tasdik etmek, içtenlikle vaadini yerine getirmek, mükemmellik. hakikati konuşmak, gerçeğe uygun bilgi vermek, sağlamlık, sadakat, dostluk, doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik., hakikat, uygunluk, insanın Allah’a yaklaşmak için malından gönüllü verdiği şeye denir, bağış, kadına verilen mehir.*

MESSE:مس

Eliyle dokunmak, birine hastalık yada ihtiyarlık gelmek, birini bir şeye mecbur etmek dokundurmak, dokunan şey, masaj, hissedilebilen,   El ile bir şeyi karşılamak veya dokunmak ya da hissetmek, rahatsızlık , rahatsız edici olmak, başarmak zordur.

HAKKA:حق

Hasma hak üzere galip gelmek, uygunluk ve uyumluluk,  bir şeyi hikmetin gereği olarak yaratana ve yaratılana hak denir, gerçek, gerektiği yerde gerektiği kadar gerektiği zaman ortaya konan fiil/hareket ve söze de hak denir, delillerle ortaya koymaktır, haberin hakikati üzerine durmak, birine gelmek, işin hakikatini anlayıp yakinen idrak etmek, tasdik etmek, düğümü sağlam bağlamak, iş sabit ve doğru olmak, adalet, mal, kıyamet, musibet, İslam,  mülk, vacip, borç, ödenmesi gerekli olmak,

HEDEYE: هدي

İrşat etmek, doğru yolu göstermek, hediye vermek, bir adamın bulunduğu hal durum, gündüz, yol, yürürlükte olan yol, sulh yapmak, rehber,  mürşit, kurbanlık hayvan, yol, yön, cihet, misli, kılavuz olmak, uğurlamak, yola rehberlik etmek, yönlendirmek, keşfetmek, bulup çıkarmak, fikir birden aklınagelivermek, doğru yolu - yönü izlemek; doğru yola yönlendirilen, hidayet edilen; doğru yol, yön, yöntem, davranış biçimi. Hediye.

LEDÜNE:لدن

Yumuşak olmak,kıvrak,  zaman ve mekan zarfı olarak kullanılır. Zaman zarfı olduğunda  …de, …da , zaman, vakit, iken  anlamına, mekan zarfı olduğunda ise yanında, nezdinde anlamlarına gelir.

YEESE:يءس

Ümit kesmek, ümitsiz olmak, anlamak, bilmek, dişinin doğurganlığının bitip kısırlaşması, kısır, buhranlı yaş devresi.

HASERA: حسر

Alış verişte aldanmak, helak olmak, hüsran, mal veya sağlık kaybı, esenlik-iman-akıl-sevap gibi iç kazançların yitirilmesi, sapıtmak, eksik yapmak, zayi etmek, helak etmek, iyilikten uzaklaştırmak, sermayenin azalması,  kesat ve zarara uğramak.

SELETA : سلط

Hakimiyet ve kudret vermek, yetki,  musallat etmek, birini bir şeye tahrik etmek, teşvik etmek, hükmü altına almak, yönetmek, padişah, sultan, hüccet, vali, burhan, delil.

NEEYE : نءي

Bir şeyden uzak olmak, çadır etrafına yağmurdan korunmak için ark kazmak, uzaklaşmak , uzak yer.

ŞEKELE : شكل

Heyet/biçim ve şekil benzerliği, cinsiyetteki benzerlik, seciye/ karakter, tabiat, davarın ayağını kösteklemek/bağlamak , nokta ve hareke  koymak, hasta şifaya yaklaşmak, bir iş müşkül  karışık olmak, şekil vermek, bukağı, bağ, problem.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu