Okuyuş

KEHF SURESİ 27-29. AYETLER

KEHF SURESİ  27-29. AYETLER

24.10.2020

وَاتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَۚ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِه۪ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِه۪ مُلْتَحَدًا(27

 

وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدٰوةِ وَالْعَشِيِّ يُر۪يدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْۚ تُر۪يدُ ز۪ينَةَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ اَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوٰيهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا(28

 

وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ نَارًاۙ اَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَاۜ وَاِنْ يَسْتَغ۪يثُوا يُغَاثُوا بِمَٓاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَۜ بِئْسَ الشَّرَابُۜ وَسَٓاءَتْ مُرْتَفَقًا (29

27.  Rabbinin Kitabı'ndan sana vahyedileni oku/takip et/tilavet et; O'nun kelimelerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınak da bulamazsın.

28.  Nefsini, sabah/erken vakitte akşam/geç vakitte, rızasını/vechini isteyerek Rablerine dua edenlerle beraber tut. Gözlerin, dünya hayatının süsünü/ziynetini isteyerek onlardan başka yana sapmasın. Kalbini bizi anmaktan alıkoyduğumuz,  keyfine uyan ve işi hep aşırılık olan kişiye itaat etme/uyma.

29.  De ki: "Bu gerçek, Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın/güvene girsin, dileyen uzaklaşsın/ reddetsin ."  Çünkü biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, duvarları onları kuşatmıştır. Eğer feryad edip yardım isteseler erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir! O ne kötü bir içecektir ve ne kötü bir dayanaktır.

Kelime Açıklamaları

HÂTA : حطا

kuşatmak, himaye etmek, korumak, görüp gözetmek, kavramak, bir işi bütün yönleriyle bilmek, her yanından çevirip kuşatmak, çevre.Bir şeyi tamamen ya da tüm biçimleri ya da koşullarında kavramak ya da bilmek, bir şeyi dışsal ve içsel olarak bilmek, bir şeyin en özelliğine ulaşmak, bir şeyin kapsamlı ve tam bilgisine sahip olmak , bir yol ya da şeyi ihtiyatlı ya da tedbirli ya da sağduyulu bir şekilde takip etmek, önlem almak, emin olmak, en başarılı yolları aramak, en kesin yöntemi almak.

BEDELE: بدل

Bir şeyi diğerine karşılık değiştirmek, karşılığını vermek, değiştirmek, bisiklet pedalı, halef, mafsal, dönüştürmek,  yerine koymak, telafi etmek, karşılamak, telafi edici şey, ödeme, harçlık, tahsisat, masrafı iade, transformasyon. Geçiş,  evrilme, dönüşme, başlangıçta ve sonuçta,  başlamak.

TELÂ:تلا

Takip etmek, ardından gitmek, kovalamak, kitabı okumak, okumak(tilavet).tabi olmak, geçmek, geride bırakmak, uymak, uydusu olmak, çok yakın bire bir takip etmek.

ZÂNE:زان

Birini güzelleştirmek, süslemek, zimmetlenmek, ziynet eşyası,   donatmak, bezenmek, hoş manzaralı olan şey, berber, kuaför, dekoratör. Hem dünyada hem ahirette insanı hiçbir durumda kusurlu yapmayan şeydir, ama insanı  bir açıdan süsletip başka açıdan süslemeyen şey de kusurdur..

KELEME:كلم

Birini yaralamak, birine söz söylemek, çok yaralamak, bir biriyle  konuşmak cevap vermek, bir kelime söylemek, kelam ilmi ( Allah’ın sıfatlarından, kurandan iradeyi insaniyeden  bahseden ilim) , dogmatik teoloji, bir olay hakkın da varılan ortak karar, birleştiler, anlaşmaya vardılar, ittifak, özdeyiş, darb! mesel, deyim

VECEHE:وجه

Birinin yüzüne vurmak,yüzüstü, birine şerefte üstün gelmek, kişilik, birini bir yere göndermek, yönelmek, dümen, direksiyon, yüz, çehre, anahtar deliği, taraf, cihet, bir şeyin nefsi, zatı, kıble.

RÂDE:راد

Bir şeyi istemek, arzu etmek, dilemek, seçmek, niyet etmek, yapmasını istemek, irade, yüz tutmak, üzere olmak, gemide dönen demir, makara iği,yavaş hareket etmek, bir şeyin ardından koşmak, görüşünden düşüncesinden döndürmek, çalışmak

SABERA:صبر

Birini bir şeyden alıkoymak, sabretmek, dayanmak, kefil olmak, kefil  vermek, tahammül etmek, dağın tepesine çıkıp oturmak, ağzına kadar doldurmak, biriktirmek, beklemek, toplamak, ölçüsüz tartısız mahsul yığını, kavmin reisi, sakınmak, imtina etmek, geri durmak, sükunet, huzur, dinginlik; sebat, metanet, kendine hakim olma, kendini tutma.

VEHAYE:وحى

Sürat etmek, ilham etmek, işaret etmek, birine elçi göndermek, birinin anlamasını istemek, acele etmek, sormak, Allah tarafından  ilham olunan, ses,vahiy,  efendi, melik, melek, ateş.,kalbe korku endişe düşmek, dost, muhip, seven, her şeye sevgisi çok olan,

ĞADÂ : غدا

Sabah vakti gelmek veya gitmek, erken davranmak, sabah kahvaltısı, gıda, öğle yemeği, bir işi erkenden yapmak, yarın, fecir vaktiyle güneşin doğma vakti arasındaki zaman.

AŞÂ: عشا

Geceleyin görüşü kötü olmak, yüz çevirmek, vazgeçmek, yönelmek,  akşam, birini şaşırmış hayran bulmak, gece körü zayıf görüşlü, iyi bilmeksizin basiretsiz, akşam ile yatsı arası alakaranlık.

ATEDE: عتد

Hazır olmak,bir şeyi hazır ve amade kılmak, sabatında dikkatli ve mahir olmak işini sağlam yapmak, harp vs.için hazırlanmış malzeme, ikmal, levazım, gelecek, yakın, mücevher kutusu.

ĞÂSE: غاث

:Yardım etmek, feryada yetişip imdat etmek, telsizle son çağrısı, imdat, medet, yardım, yağmur  su istemek,

FERATA: فرط

Tefrit etti, ağırdan aldı, hakkını vermedi, kusur işledi, eksik yaptı, bir işte güçsüz kalıp kayıp vermek, ileri  öne geçmek, aşırı gitmek, şiddet, acele, bir işi unutmak, haddi tecavüz etmek.

HEVEYE: هوى

Bir şey yukarıdan aşağıya düşmek, şahin vs. avının üzerine yıldırım gibi inmek, bir şey hoşuna gidip meşgul etmek, heva hevesine uygun  istediği gibi. hava , havaya ait, kapris, hevanın dünyada peşine takılan her tür felakete- ahirette ise Haviya’ye(ateşe) sürüklemesidir, kalpleri yürekleri bomboş olmak, hava, atmosfer, rüzgar, iklim, gök ile yer arası.

LEHEDE: لحد

Ölüyü defnetmek, kabir kazmak, zulmetmek, şüphe etmek, dilinin bir ucuyla meyletmek,  bir şeyden yüz çevirip sapmak,sığınak, ok hedeften sapmak, kafir, ateist, tabiatçı,  dehri, lahit yapan, Allah’ın dininden sapmak, bir şeye meyletmek

RAFEKA : رفق

Yumuşak davranmak, mutedil gitmek, normal seyretmek, faydalandırmak, yararlı, fayda vermek, işi sağlam yapmak, yoldaş olmak, arkadaş, dost, koca, zevce-eş ,.refik, refika, yaslanılan şey-yer,dayanak,  dirsek, evin faydalanılan bölümleri kısımları.

SERADEKA : سردق

Eve gölgelik, duvar, örtü vs. yapmak, çadır şeklindeki ev,duvar, çeper, matem, tente, çadır, yukarısı aşağısı perdeli çadır, otağ.

MEHELE : مهل

İşinde ağır ve yavaş davranmak, acele etmemek, bedenden akan sarı su, duru katran, erimiş maden, zeytin yağı yahut tortusu, mühlet vermek, özür ileri sürmek, acele etmeyip sakin olmak, külde ateş kalıntısı, hayırda ileri geçme, mühlet, kolaylık, teenni.

ŞEVEYE : شوى

Et vs. yi ateşte tutmak, kızartmak, haşlamak, öldürmeyecek uzvuna vurmak, et kebab olmak, kol ve bacak vs. organlar, derin ve zahiri, az ve değersiz şey, bakiye, malın kötüsü, helak olmuş kavim veya malın bakiyesi, ızgara.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu