Okuyuş

NAHL SURESİ:76.. AYET

NAHL SURESİ:76.. AYET

07.01.2020

وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟

Ve Allah şu iki adamı da misal olarak anlattı: Birisi ebkem/ iki lafı bir araya getiremeyen bir ahmak, hiçbir şey yapamaz, efendisinin üzerine bir yüktür.  Onu nereye gönderse bir hayır getirmez. Şimdi bu, yürürlükteki yola uyarak adaletli iş yapan kimse gibi olur mu?

Kelime Açıklamaları

KÂME: قام

Dikilme ayak üzerinde kalmak, düzelmek, bir iş icra etmek, yürütmek, dosdoğru olmak, devamlı ve sabit olmak, hak zahir ve sabit olmak, bir şeyin direği nizamı, namazda ayakta durma, kıyamet, adaleti ayakta tutan.  her şeyi koruyan tutan esmaül hüsnadan, hükümran, makam, meclis, uygulamak, idareci, bir şeyin kıymeti değeri, durma, ikamet, ikamet yeri, istikamet,  vadini tamamlamak, sözünü tutmak, doğrulmak, kavim, topluluk, reis, başkan, idareci, tam ve kamil.

VELEYE : ولى

Bir şeye yaklaşmak, idare etmek, düzenlemek işini üzerine almak, yardım etmek, birini bir işe vali kılmak, idaresini ona  bırakmak, iki şeyi bir biri ardınca olmak, biriyle dostluk yapmak sevmek, geri dönmek yüz çevirip terk etmek, veli edinmek, daha layık uygun yakın, rab, efendi, aziz, evliya, bir işin otoriteri.  vasiyet ve tavsiyede bulunmak, vasi, veli, vali, vilayet, hüküm, soy-din-dostluk-mekan ve yardımlaşmada yakınlık anlamındadır.

RACELE: رجل

Ayağına isabet etmek, adam, ayak, saç dalgalı olmak, birini piyade (yaya) kılmak, kuvvetlendirmek, ayaklandırmak, mühlet tanımak, piyade, topuktan aşağı ayak. erkeklik, dayanıklı sağlam adam, kendi ayağı üzerinde durmak, hazır cevap, başına buyruk olmak, kadın erkek gibi olmak, erkekleşmek,

KADERA: قدر

Bir şeye güç yetirip  kadir olmak, bir şeyi planlamak, ikdidar sahibi olmak, hazırlamak, muktedir kılmak kıyaslamak, miktar, ölçü, hüküm, kader, takdir, tazyik etmek, sıkıştırmak, miktarı tayin etmek, tahmin etmek, miktar, meblağ, şeref ve hürmet, kader, ölçü, kaza, kuvvet, zenginlik.

EMERA:امر

Emir, vali, bey, kumandan olmak, emretmek, buyurmak, bir işin yapılmasını istemek, emretmek, talimat vermek, yönetmek, çoğaltmak, tamam olmak, amir, emre uyan, talep, istek, danışmak, meşveret etmek,  kongre, danışma kurulu heyeti. Komuta, yönetici , hakim , otorite ,iktidar ,egemenlik, danışmanlık , istişare ,bekletme, şaşılacak şey, acaib, tuhaf, zor iş, fazlalık, ziyade, bereket. emir, buyruk. hal, durum, iş, olay, konum.

VECEHE:وجه

Birinin yüzüne vurmak,yüzüstü, birine şerefte üstün gelmek, kişilik, birini bir yere göndermek, yönelmek, dümen, direksiyon, yüz, çehre, anahtar deliği, taraf, cihet, bir şeyin nefsi, zatı, kıble.

ADELE: عدل

Adil olmak, insaf etmek, işte doğru olmak, aralarını denk tesviye etmek, eşit muamele etmek, bir şeyi diğer şeyle beraber yapmak, doğru dürüst ve adil olmak, düzeltmek, denkleştirmek, misli.

BEKEME: بكم

Doğuştan dili tutuk olmak, ahraz, aklının zayıflığından dolayı söz söyleyemez hale gelmek, cehaletten veya kasten konuşmamak, dilsiz.

KELELE : كلل

Yorulmak, babasız ve çocuksuz olmak, dil ve göz zayıf olmak, kılıç vs. körelip kesmez olmak, bir hususta çabalamak, göz körelmek, babası ve evladı olmayan kişi, varis olacak babası veya çocuğu olmadan kişinin ölmesi ki bu takdirde yakınları ona miras olur.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu