Okuyuş

Kelimeler

EMETE: مت

Oranlamak, tahmin etmek, yüksek yer, küçük tepe, sertlik, eğrilik, ayıp, bükülme, kavislenme, zayıflık.

EMEVE : امو

Cariye olmak, hür olmayan kadın, hizmetçi, özgür olmayan, ümeyye oğulları, emeviler

ENESE: انث

Kadın dişi doğurmak, güzellikle ve yumuşaklıkla muamele etmek, müennes (dişi) yapmak, yumuşayıp sert olmamak, sert olmayan demir, bitkisi çok çabuk çıkan yer, çok nebatlı düz ova, iki kulak.

ENESE:انس

Garipsemeyi bırakıp alışmak, yadırgamamak, sokulgan olmak, hissetmek, insan olmak, olgunlaşmak, insan gibi muamele etmek, sıcak karşılamak, ünsiyet, kulak vermek, dinlemek, bilgilenmek. görmek, insan nevi, beşer, vefakar, gerçek dost, ateş.

ENİYE-ENÂ : نى

Vakti gelip çatmak, idrak edip kendini bulup yetişmek, mühlet vermek, geceleyin, gecenin saatleri, sabır, vakar, ağır başlılık, temkin.

ENNÂ : نى

Edat, nereden, nerede, ne zaman,  nasıl, anlamlarına gelen bir edattır.

ERABE : ارب

Mutlaka karşılanması gereken zorunlu ihtiyaç, vücut organları, düğümü sıkıca bağlamak, bir şeyde mahir olmak, alışıklık kazanmak, akıllı, uyanık olmak, bir şey hususunda sertleşmek, bir şey şiddetlenmek, gaye, emel, arzu, ihtiyaç, borçlu, Ortodoks

ERAKE : ارك

Bir yerde ikamet etmek, bir işte ısrar etmek, bir şeyi birine yüklemek, gelin çadırı için süslenmiş taht, yaslanacak şey, misvak ağacı, koltuk,

ERAZA : ارض

Arazi, yer hoş manzaralı olmak, süslü olmak, bitkisi otu çok olmak, bir şeyi ağırlaştırmak, ıslah etmek, onarmak, bir yerde ikamet edip kalmak, ilgilenmek, dünya, yeryüzü, ilk yaratmadan sonraki yaratma, ağaç kurdu, ardiye,,,, yer, ardiye,   Göğün mukabili olan cisim veya insanların üzerinde bulunduğu yer; ülke, toprak, kara parçası, arazi gibi sınırlı yerler için de kullanılır. Bir şeyin alt kısmı, nasıl ki üst tarafına sema denir. Dönmek, yeşerip dal budak sarmak. Verimli, bereketli, üretkenOyalanmak, beklemek, ummak, sabırlı olmak, yerkürenin toprak yüzeyi anlamında, üzerinde yürüdüğümüz, oturduğumuz, uzandığımız yer,Kalan, Ağır, yavaş, halsiz, eğimli, veya yere doğru eğilimli olmak. İtaatkâr., baş dönmesi.

ESALE: اصل

Bir şeyi iyice bilinceye kadar aslını araştırmak, et bozulmak, değişmek, bir şey köklü , sağlam olmak, asil olmak, kök, menşe, dip, sebep, dayanak,  orijinal, gerçek, temel, vekil olmayan, ikindi akşam arası, nesep, şeceresi.