Okuyuş

Kelimeler

KARARA:قر

Bir yerde sabit ve mukim olmak, sevinmek, şeffaf, sırça, gözü aydın olmak, üzerine su dökmek,  bir yerde sabit yapmak, sakinleşmek, kararlaşmak,  itaat etmek, kabul etmek, razı olmak, kalbi mesrur olmak, bir şeyi bir yere yerleştirmek, kıta, düz ve geniş arazi, karargah, kesinleşmiş,  sonuç

KARAYE: قرى

Dişi apse yapıp avurdu şişmek, toplamak, biriktirmek, misafiri ağırlamak, bir şeye sarılıp üzerinde durmak, bir işin ardına düşüp araştırmak, insanlarla dolu yer,ülke,kent,şehir,  köy, köylü, Mekke ve taif, sırt, yüksek tepe başı, su toplana havuz, adet, töre.

KARAZA : رض ق

Bir şeyi kesmek, vadiyi geçmek, birinden ödünç almak, bir yerden ayrılıp sapmak,  faizsiz ve karşılıksız verilen ödünç para, makas, kesinti, alıntı, dönüp gitmek, bir halden bir hale intikal etmek.

KARENE: قرن

Bir şeyi bir şeye yanaştırıp bitiştirmek, iki şeyi veya  iki işi birleştirmek, dengi olmak, karine, belirti,delil. yaşıt olmak,  ipe bağlamak, beraber olmak , dostluk yapmak, asır, yüz sene, akran, eş, benzer, boyunduruk, boynuz, başın yukarısı, dağ başı, kale,  bir şeye güç yetmek, ip satmak, iple bağlamak, Karun, kervan. çift, nesil, yüzyıl, trompet. Genellikle gücü ihtişamı sembolize etmek için kullanılır, eş, yoldaş, yakın arkadaş, mukarranin - birbirine bağlanır, bastırma yeteneğine sahip, sıralı saflarda oluşanlar, eşlik edenler.

KASÂ : قسا

Kalbi taş gibi katı olmak, kayadan taştan daha katı olmak, yer bir şey bitirmemek, zor işe göğüs germek, taş yüreklilik, kabalık, sertlik, kasâ.

KASÂ: قصا

Uzak olmak, uzaklaştırmak, bir şeyin nihayetine varmak, derinliğini incelemek, araştırmak, daha uzak, taraf, kenar, uzak vadi kenarı, son nokta, iş göremeyen deve. 

KASADE : قصد

Bir şeye teveccüh etmek, azim etmek, yönelmek, niyet etmek, adaletle hükmetmek, birine itaat etmek, güvenmek, yürüyüşünde mutedil doğru düzgün olmak, işinde ifrat ve tefritten sakınmak, doğru düzgün yol,mutedil olmak,  iktisat ekonomi, kasıtsız

KASAFE : قصف

Bir şeyi kırmak, insanlar bir birini  izdihamdan kırmak, bombardıman etmek, gök şiddetle gürlemek, yeme- içme eğlenceye dalmak, bir şey gevşek ve zayıf olmak, azimsiz, bir şey hali üzerine bırakıp terk etmek, sel aniden belirmek, diş kırılmak.

KASAME : قصم

Bir şeyi kırmak, helak etmek, mahvetmek, öldürmek, maksadına varmadan geldiği yoldan geri dönmek, musibet, şiddetli afet, kırmak, öldürücü darbeyi vurmak

KASARA : قصر

Bir işten kudreti varken el çekmek, bir şey bereketlenip artmak, hapsetmek, bir şeyi kısaltmak, bir şeyle yetinmek,  küçülmek önemsiz olmak, saray, köşk, büyük ev, yolun iki tarafı, ihmal, kusur, ayıp, gücün en son varacağı yer.