Okuyuş

Kelimeler

KASETA: قسط

Hakim adil olmak, adalet etmek, hayvanın ayakları dik olmak, adalet yapma, miktar, terazi, hisse, nasip , esmadan, adil, adaletli, ölçülerin en sıhhatli ve mazbut olanı.

KASSA:قصص

Bir şeyi kırmak, kesmek, ölü birine yakın olmak, birine bir haberi anlatıp bildirmek, izini takip etmek, kısas hakkını almak yahut istemek, tetebbu edip araştırmak izini sürmek, kısas, ikab, ceza, ödeşme, makas, hikaye, destan, cümle,  durum, haber, iş,  ses.

KATAA : قطع

Kesmek, birbirinden  ayırmak, terk etmek, arkadaşlığı bırakmak, birini delil ve burhan ile susturmak ,küsmek alakasını kesmek, geceden bir kesit, son hudut, sesi kesilmiş adam, meyveyi devşirmek, sıla-i rahimi terk etmek, nehir kurumak, aralarındaki sevgi ve dostluk bağının kesildiğini gösteren nişane,

KATARA: قطر

Su vs. damlamak- sızmak, ağaçtan katran çıkmak, katran, ermiş bakır, develeri katar yapmak, damlatmak, yere yanı üzere yıkmak, harp için hazırlanmak, ağacın dalı kopup düşmek, damıtma, süzme, kenar, bölge, mıntıka,  çevre, köşe, bölge, çap, yan , taraf, tren, vagon, yağmur yağmış yer, buhurdan, hapis ayağa vurula kütük.

KATELE: قتل

Öldürmek, yumuşak olması için şaraba su koymak, şiddetini kesmek elemini kaldırmak, aşağı ve zelil kılmak, bir şeyi gereği gibi tanıyıp bilmek, muhabere etmek, lanet etmek, savaşmak, bir işi kolayı ve münasibi ile tutmak, bir şeyin benzeri, bilerek öldürme, intihar, etkisiz hale getirmek.

KATERA : قتر

Evlatlarının nafakasını dar görmek, bir şeye daima bağlı kalmak, tahmin ve takdir etmek, malı az olmak, koku yayılmak, pek öfkelenip kabarmak, zayıf, yan kenar, geçim darlığı, cimri, karanlık,  azaltılmış koşullar altında olmak, daracık.

KAVİYE: قوى

Kavi, güçlü kuvvetli olmak, gücü yetmek, muhtaç, fakir olmak, kuvvetlendirmek, takviye etmek, aç, açlık, alıcı, alan, yağmuru az sene, kıraç, çöl yer, cesaret, şiddet, zor.

KAZÂ: قضي

Hacetini gidermek, borcunu ödemek, işi bitirmek, tamamlamak, tebliğ etmek, yerine ulaştırmak,  sağlam bir şekilde yapmak, beyan etmek, bildirmek, emretmek, kadı,  hakim, infaz etmek, ölüm, mahkeme, hüküm, muhakeme etmek, bitmek, sona ermek, sulh etmek, anlaşmak

KAZAZA : قضض

Duvarı şiddetle yıkmak, yer çakıllı ve molozlu olmak, bir şeyi dövüp ufaltmak, kırılmak parçalanmak, atılmak, duvar çatlayıp henüz yıkılmamak, ayıp, kusur.

KAZEFE : قذف

Uzağa atmak, atmak, Bir şeyi kuvvetle atmak, atışmak, istiğfar etmek,  çıkarmak, taş atmak, tehlikeli yerler, uzak, atılan şey, çirkin, küfür