LEVEZE : لوذ
Bir şeyin arkasına sığınmak, kendini onunla saklamak, bir şeyin her tarafını kaplamak, korunma, barınak, sığınak, hami, koruyucu, dağın kenarı , derenin burgaç yeri, taraf.
Bir şeyin arkasına sığınmak, kendini onunla saklamak, bir şeyin her tarafını kaplamak, korunma, barınak, sığınak, hami, koruyucu, dağın kenarı , derenin burgaç yeri, taraf.
Geceleyin, geceye özgü, ay, ay- gün, gün- aydan aya- günden güne, sulh, barış, boy bosvs.de benzeri, ikiz eşi, limon,
Olmadı, değildir anlamında “كان “ nin kardeşlerindendir. İsmini raf haberini naspeder gayri mutasarrıftır. Yavaş olan, yiğit olmak, eve girip ayrılmamak, müsamaha göstermek, kuvvetli ve şiddetli olmak.
Bir şeyden katiyyen ayrılmayıp sabit ve devamlı olmak, sukut etmek, üzerine gerekli kılmak, icab etmek, devam etmek, borçlunun yakasına yapışmak, sarmaşık, gerekli, zaruri, mengene, teğmen, iki şey arasını ayıran.
Deniz köpürüp dalgalanmak, dalga, azmak, haktan batıla meyletmek, insanların işleri karışık kuruşuk olmak, gençliğin başlangıcı, Çalkantılı ve rahatsız edici bir halde olmak, karışık ya da şaşkın olmak için, gergin ve fırtınalı olmak, çatışmak ya da çarpıtılmak, geriye ve ileriye gitmek, bir taraftan diğerine geçmek.
Bir şey kımıldanmak, deprenmek, sofra , yemek, yemek masası, meydan, saha, ölçü, miktar, Çalkalanmak, hareket ettirmek, yaymak, yemek vermek. Hareket veya kargaşa haline geldi ,Sarhoş oldu: bir eyalette veya şiddetli bir hareket veya kargaşada; ya da şiddetli bir şekilde çalkalandı. Çarpık ve sarsıldı olmak, titredi, titriyordu. hayret etti. Yan yana eğilme. Bahşiş yardım .
Su, korkak adam, bir şeyin hakikati, künhü, ayna, yüz suyu berraklığı, suyu çok kuyu, aylık maaş, utanma, haya.
Malı çok olmak, zenginleştirmek, servet edinmek, gerekli mal almak, maliye, geniş çöl, masraflarını karşılamak, finanse, sağlanmak, mal, mülk, zenginlik, servet, gayri menkul, para, gelir, anamal, sermaye, vergi
.Ehli eyali için rızık hazırlamak, ilacı eritmek, ailesine rırız getirmek, yünü atmak didmek, zahire çekmek, sefer vs. için azık toplamak.
Hastalanmak, hastalıklı olmak, işte gevşek davranıp noksan yapmak, hastalık, şüphe, illet.