Okuyuş

Kelimeler

SEABE : ثعب)

Su vs.yi akıtmak, yağmur boşanmak, atılmak, çok büyük yılan, ejderha, su yolu, akıntı yeri, yağmur yağdı.

SEADE:سعد

Uğurlu olmak, Allah muvaffak etmek, kuvvetli ve mubarek olmak, meded ve inayet eylemek, yardım etmek, saadet, mutluluk, bahdiyarlık, kolun dirsekten ele kadar uzanan kısmı, su kanalı.  

ŞEALE : شعل

Ateş tutuşmak, alevlenmek, saçının rengine beyaz karışmak, sinirlenmek, yüksek hararet, kandil, fitneyi körüklemek, şule, meşale.

SEARA : سعر

Ateşi karıştırıp alevlendirmek, harbi tahrik etmek, ateş, fırın, delilik, cinnet.

ŞEARA: شعر

Hissetmek, bilmek, şuur,  şiir söylemek, şiirde galebe gelmek, birine bir şeyi bildirip âgâh kılmak, parola sembol, iyice bilip anlamak, ölçü kafiye, menasiki  haccın mahalli, dinin korunmasını gerekli kıldığı hususlar, ışık yayılmak, kıllanmak, tüylenmek, bir şeye kıl döşemek, safran, bitkiçok insan topluluğu, bir birine girmiş ağaç topluluğu.

SEAYE : سعى

Ailesi için çalışıp kazanmak, çalışmak, çabalamak,  iş işlemek, koşuşmak, hızlı hareket etmek, ilerlemek, koşuda galebe gelmek, postacı, arabuluculuk. kast eylemek, yürümek, koşmak, vergi tahsildarı, kovucu.

SEBEA: سبع

Bir topluluğun kavmin yedincisi olmak, hayvanlara kurt üşüşmek, yırtıcı canavar pençeli hayvan, yedide bir, yedigen, yırtıcı canavarı çok yer.

SEBEBE : سَپّ

Sövmek, bir şeyi kesmek, hayvanı boğazlamak, yol ve çare bulmak, birbirinden üzülüp kesilmek, sövüşmek, kadın baş örtüsü, sarık, tülbent, ip, akrabalık, dostluk, sebep, semanın etrafı ve kenarı, ar, ayıp, namus, insanlara çok söven, şehadet parmağı.

SEBEHA:سبح

 Denizde, gölde veya ırmakta yüzmek, planör, yüzücü. dinlenmek, uzak gitmek, uzaklaşmak, namaz kılmak, kuvvetli şiddetli ve metin olan şey, Allah’ ibadet etmekte hızlı olmak, tesbih etmek, Allah’ı takdis ve  tenzih etmek, dua

SEBEKA: سبق

Birinin ilerisine geçmek, geride bırakmak, galebe etmek, kerem yönünden üstün olmak, bir işe doğru koşmak, yarışmak, koşuşmak, mücadele etmek, öncelik, hayırda önde giden, geçmek, önüne geçmek, vaktinden zamanından önce yapmak  ya da vermek, önce gelen, daha önceki, daha eski olan,  geride/arkada bırakmak, daha önceden mahkum (olmuş) olmak, hüküm giymek, sabıkalı olmak.