Okuyuş

İBRAHİM SURESİ : 21. AYET

İBRAHİM SURESİ : 21. AYET

18.06.2019

وَبَرَزُوا لِلَّهِ جَمِيعًا فَقَالَ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ قَالُوا لَوْ هَدَانَا اللَّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ ۖ سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَجَزِعْنَا أَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِنْ مَحِيصٍ

Hepsi Allah'ın huzurunda açığa çıktılar. Zayıflar, büyüklük taslayanlara : "Biz size tabi idik. Şimdi siz, bizden Allah'ın azabından bir şey savabilir misiniz/ zenginleştirebilir misiniz?" dediler.  Dediler: "Allah bize yol gösterseydi, biz de size yol gösterirdik. Artık biz sızlansak da, sabretsek de birdir; kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur!"

Kelime Açıklamaları

SEVÂ: سوى

 Seviye, iş düzgün olmak, iki şeyi bir birine eşit kılmak, tesviye, mutedil, oturmak, kurulmak, kuşatmak, olgunluk, bir şeyin ortası, karşılığı, ifrat ve tefrit olmayan, düzgün, normallik, yönelmek, sağlamlık, Musevi, fark etmez, denk, kırk yaşına varıp kararını bulmak. düz, doğru, hak, adalet, hakikat, sağlam, zarar, hasar görmemiş, düzenli, uyumlu, uygun, ahenkli,  hep birlikte, hep beraber, benzer, aynı, istikrar, tam, aynı.

ĞANÂ:غنى

Malı çok olmak, zengin olmak, bir şeyle iktifa edip başkasına muhtaç olmamak, yaşamak, dirlik sürmek, fayda vermek,  dostluğunda daim olan, şarkı, ehlinin ikamet edip sonra göçüp gittikleri ev.   doymak, varlıklı olmak, malı - mülkü çok olmak, ihtiyacı olmamak, hiçbir şeye muhtaç olmamak, kendi kendine yetmek, yetkin ve yeterli olmak, refah içinde yaşamak. Bir yerde ikamet etmek, hayatiyetini sürdürmek.

KEBERA:كبر

Bir adam diğerinden yaşça büyük olmak, ihtiyarlık, yaşlanmak, makam ve mevkide büyük şerefli olmak, bir iş üzerine zor ve ağır gelmek, meşakkatli olmak, bir iş de aşırı olmak, kibirlenmek kendini büyük görmek, ekabir, ululuk, azamet, mülk, megafon.

 

HEDEYE: هدي

İrşat etmek, doğru yolu göstermek, hediye vermek, bir adamın bulunduğu hal durum, gündüz, yol, yürürlükte olan yol, sulh yapmak, rehber,  mürşit, kurbanlık hayvan, yol, yön, cihet, misli, kılavuz olmak, uğurlamak, yola rehberlik etmek, yönlendirmek, keşfetmek, bulup çıkarmak, fikir birden aklınagelivermek, doğru yolu - yönü izlemek; doğru yola yönlendirilen, hidayet edilen; doğru yol, yön, yöntem, davranış biçimi. Hediye.

ZAAFE:ضعف

Kuvvetin zıddı, zayıflık, güçsüzlük, sayılarını çoğaltmak, bir şeye bir mislini ilave etmek, zayıflatmak, ezmek,  zillete düşmek, bir şeyin misli, katı, bir şeyin ziyadesi, korkak, harfi tekrar etmek, hastalığın komplikasyonları.

HAYESA:حيص

Bir şeyden kaçınıp vazgeçmek, dönmek, yüz çevirmek, sakınmak, birini aldatmak, yenmek için mücadele etmek, şiddet ve darlık, sıkıntı, karışıklık, sığınılacak kaçıp kurtulunalacak  yer.

CEZEA: جزع

Kesmek, genişliğine kesmek, ipi ortadan kesmek, kişiyi işinden aşından alıkoyan hüzün, hüzünlenmek, gelen şeye sabredemeyip telaşlanmak, umutsuz olmak, parça parça etmek, kırılmak, taksim etmek, vadi kıvrımı, vadinin ortası, geceden bir bölüm, ağaç topluluğu, hurma koruğu, az su kalmış havuz, alacalı.Kök. asıl; kütük, gövde, hurma gövdesi, devamlı olmayan, delikanlı, genç adam, yeni henüz başlayan, kameri ayın son üç gecesi, hurma ağcı, hurma ağcı dalı.

BERAZE: برز

Gizlendikten sonra ortaya çıkmak, ibraz etmek, ortaya koymak açığa çıkmak,  mübarezeye(düello) çıkmak, aklı tam ve görüşü sağlam olmak, afif ve temiz olmak, abdest bozmak için dışarı çıkmak.

Önceki Sonraki

Yorum Yapınız

Güvenli Kodu : Güvenlik Kodu