VESEME: وسم
Dağlamak, damgalamak, iz bırakmak, işaretlemek, baharın ilk yağmuru yere düşmek, işaretlenmek, damga, nişan, alamet, vakit, büyük insan topluluğu, bir şeyin zamanı, güzel yüzlü, güzellik, hacıların toplandıkları yer, zaman.
Dağlamak, damgalamak, iz bırakmak, işaretlemek, baharın ilk yağmuru yere düşmek, işaretlenmek, damga, nişan, alamet, vakit, büyük insan topluluğu, bir şeyin zamanı, güzel yüzlü, güzellik, hacıların toplandıkları yer, zaman.
Kendisine tapılan taş, artırmak, put, putperest, kuvvetli olmak, bakiye kalmak, bir yerde ikamet etmek, çok mal toplamak, yağmur yağmak.
Şeytan birinin kalbine kötülük getirmek, vesvese vermek, gizli bir söz konuşmak, fısıltıyla söylemek, şüpheye düşmek, şek, sabit fikirlilik, melankoli, kara sevda.
Bir şeyin apaçık basık düz düzgün olmasıdır, çiğnemek, basmak, binmek, bir şey hakkında birine muvafakat etmek, bir şeyi hazır amade kılmak, ayağıyla çiğnemek, yolcular, şilte, döşek, yakalama, baskı, sıkıştırma.
Aralıklı fasılalı olarak yapmak, ard arda olmak, kesintisiz sürmek, yinelenmek, kirişi bağlamak, yay kiriş, çalgı teli, veter, kiriş, tenton, gerilmek, gerginleşmek, tek sayı, teki yalnız ayrı olarak, peş peşe, ardarda, hal, tavır, süreç, prosedür, işleyiş, tarz, stil, sıklık, devamlılık, frekans ELK
Birine yazıklar olsun, helak olsun demek, yok olasıca, başa gelen felaket, keder, bela, vay, yazık, rezillik, rüsvaylık, afet, felaket, musibet
Bir şeyi yüklenmek, ağır yük yüklenmek, günah işlemek, vezir olmak, bir şeyi alıp götürmek, sarp dağ, sığınak, silah, zor iş, tasa, teşbih yoluyla günah, sorumluluk, mesuliyet, bir şeyin sorumlusu yapmak, yardımcı olmak, destek vermek, savaşı sona erdirmek, bakan olarak atanmak, bakanlık ile ilgili, bakanlık düzeyinde.
Sevk etmek, büyük kalabalık olmasına rağmen başı, sonunu bekleyen/gözeten topluluk demektir, askerleri harp düzenine sokmak, teşvik etmek, aralarını ıslah etmek, alıştırmak düşkün yapmak, Allah’tan ilham niyaz etmek, dağıtmak, paylaştırmak, tevzi etmek, paylaşmak, pay olarak vermek, gruplar, topluluklar, kalabalıklar, milli zenginlik dağılımı, paylaşımı, iş bölümü.
Bir şeyi tartmak, ağırlığını anlamak için kaldırmak, vezne uygun şiir yazmak, iki şey arasını eşitlemek, denklemek, karşı karşıya olmak, ödüllendirmek, bir hizaya getirmek, miktar, terazi, tartmada konulan gramlar, adalet, barometre, şakul vs., insanın akıl ve endişesi, dağın yamacı.
Terk etmek, kesmek. ilgilenmedi, bırakmak, alakayı kesti, ince ince doğramak, yarıda kesmek, ortada bırakmak