Okuyuş

Kelimeler

NÂSE : ناس

İnsanlar, bir şeyi hareket ettirmek, bir yerde ikamet ettirmek, ahali, halk, salınan şey, örümcek ağı, bir yerde ikamet etmek, Hristiyanların ölü koydukları taş tabut,

NAZARA:نظر

Bakmak, göz atmak, görmek, derinlemesine bakmak, bir işi iyiden iyiye düşünüp taşınmak, aralarında hükmetmek, korumak, gütmek, kulak verip dinlemek, borçluya mühlet vermek, süre tanımak, tartışmak, münazara etmek, beklemek, ummak, sabretmek, ayna, teleskop, nazar, görüş, görme, basiret, dürbün,  bekleme odası, bir şeyi diğer şeye benzer nazir kılmak, beklemek, gözetleyen, müdür, idareci, feraset, vekillik, görüş, görme, basiret, nazariye.

NEALE : نعل

Ayakkabı, pabuç giymek, hayvana nal takmak, basmak, çiğnemek, yaya gitmek,nalın/nalin

NEAME : (نعم

Yaşamı güzel ve hoş olmak, geniş olmak, müreffeh olmak, sevinmek, dokunması yumuşak olmak, nimet ihsan etmek, evet demek, lütuf, bağış, atiyye, beyni saran ince deri, deve, sığır, koyun, mal, servet, maruf, iyi hal,  konforlu yaşam.

NEBEA:نبع

Su kaynayan yer, göze, menba, pınar, akçaağaç/kayın ağacı, ter, su vs. azar azar sızmak çıkmak.

NEBEE:نبئ

Yüksek olmak, haber vermek, hafifçe seslenmek, haber iletmek, bildirmek, soruşturmak, yeni olay, bir yerden diğer yere  girip çıkan açık ve geniş yol, peygamber,  yüce olmak, yüceltilmek , konum ve değeri yüksek olmak. Yeryüzünde çıkıntı, kabartı, yüksek mevki ya da saygınlık, besbelli, apaçık yol. Başka bir bölgeden, toprak parçasından gelen akarsu, Bilgilendirmek, bildirmek, çağırmak, alçak sesle dile getirmek. Bilgi, haber, anons, ilan, duyuru; hikaye, büyük ve önemli haber, kendisinden büyük fayda sağlanan ve ilim alınan haber.
Nebî sözlükte “haber veren; mertebesi yüksek olan; açık seçik yol” anlamlarına gelir.

NEBETE: نبت

Ekin vs. bitmek gelişmek, ot, sebze bitmek, çocuğu iyi terbiye edip yetiştirmek, botanik, bitki bilimi.

NEBEZE : نبذ

Almak dışarı atmak, bir şeyin herhangi bir değeri olmadığında gözden çıkarılması, elden çıkarıp atmak, bozuşup ayrılmak, muhalefet etmek, tenha, sakin yer, ayrıldı, çekildi, az ve değersiz şey, terk etme, ihmal, köşe, taraf, uyulmayan emir.   insanlardan uzaklaşmak ,bir kenara bir köşeye çekilmek(üzümden, hurmadan) şıra yapmak, sıkıp suyunu çıkarmak:

NECÂ: نجا

Bir şeyden kurtulmak, ölümden  kurtulmak, ağacı kesmek, ilaç içmek, birine fısıldamak, sözü sır olarak söylemek, yüksek yere çıkmak, kurtuluş, firar, selamet, emniyet, can simidi.

NECEME: نجم

Bir şey doğmak belirmek, görünmek, taksit taksit ödemek, yıldız, astronot yıldızları incelemek, kömür madeni, astroloji, yıldız, muayyen vakit, asıl, kök, sabah yıldızı, Venüs.