ZENEBE: ذنب
Bir şeyin kuyruğundan tutmak, birinin ardına düşüp izinden ayrılmayarak gitmek, günah işlemek, günahkar olmak, cezalandırmak, insanın zararı kendisine dokunan günah, hata, yol almak, yolun sonuna varmak, ayak takımı düşük insanlar.
Bir şeyin kuyruğundan tutmak, birinin ardına düşüp izinden ayrılmayarak gitmek, günah işlemek, günahkar olmak, cezalandırmak, insanın zararı kendisine dokunan günah, hata, yol almak, yolun sonuna varmak, ayak takımı düşük insanlar.
Zina etmek, kadına nikahsız veya haksız yaklaşmak, zinaya teşvik etmek, dağa tırmanmak, idrarı sıkışmak
Tarlaya ekin ekmek, tohumu saçmak, Allah ekin bitki bitirmek, fakirken zengin olmak, şer ve çirkin işe işe atılıp koşmak, ziraat, tarım, çiftçilik, ekin, çocuk, köpekler.
Bir şeyi kol ile ölçmek, kollamak, şefaat etmek, geniş adımlı olmak, pek fazla konuşmak, karıştırmak, takat, kuvvet, gücü yetmemek, tamah, vesile, sebep, melez, miktar, uzunluk, sözde ifrata varmak, vadi kenarı, bir tarafı bahçelik bir tarafı çöl olan kasaba veya köy, bir şeyi yapamamak, başaramamak, bıkmak, tahammülü! sabrı kalmamak, vasıta, vesile; özür, bahane, göz yaşları akmak, boşalmak, huzursuzluk.
Allah bir şeyi yaratmak, bir şeyi çoğaltmak, tarlaya tohum ekmek,ziraat, dişleri dökülmek, bir adamı gücendirip darıltmak, akıtmak, saç sakal ağarmak, ekilmiş ekin,üretmek, nesil, zürriyet.
Birine gözü meylederek dikkatle bakmak, gözünün akı belirmek, bir şey gök renkli olmak, gök, göğermek, mavi renkli, keskin bakışlı, beyaz siyah arasında bir renk, vurmak, bir şeyi dürtmek, bir şeye vurmak, savurmak, fırlatmak, parlak kırmızı renk.
Uçup dağıtmak, tozmak, bir şey düşmek, süratle gitmek, rüzgar toprağı savurup tozutmak, bir şeyi atmak düşürmek, himaye etmek, gizlenilen siper edilen her şey, göz yaşı, başı iki tarafı.
Bir adamı azarlamak, ayıplamak, hakir görmek hafifsemek, hor görmek, önem vermemek.
Toprak vs. yi saçmak, tohum ekmek, bitki ucunu yerden çıkarmak, güneş ışığında görünen tozcuklar, nesil, zerre, otom, molekül, zürriyet, iyon, göz otu, sürme.
Aralarını yakınlaştırmak, çiftlendirmek, evlendirmek, iki şeyi birbirine karıştırmak, eşleştirmek, çift olmak, koca, eş, çiftlerden her biri, birbirine benzeyen yada zıt olan iki şeyden her biri, sınıf, nevi, ucunda şakülü bulunduran ip,